AMERİKAN ŞAKASI

John'la James kır gezintisine çıkmışlardı. Bir ara John, James'e yerdeki sığır tersini gösterdi:

- Bak James... Günün birinde öleceksin, mezara koyacaklar, mezarının üstünde otlar bitecek. Otları inekler yiyecek. İnekler işte böyle pisleyecek. Ben, bunu görünce, "Yazık... Ne kadar değişmissin James," diyeceğim.

James dedi ki:
- Önce sen öleceksin, John. Mezara gireceksin. Mezarının üstünde otlar bitecek. Onları inekler yiyecek. İnekler işte böyle pisleyecek. Ben, bunları görünce "Hiç değişmemissin be John!" diyeceğim!

 

 ASKER NE YAPMAZ                                      

 

Komutan içkiyi yasakladı ve duvara "Alkol öldürür" diye yazdırdı.

Ertesi sabah, bu yazının altına bir cümle eklenmişti: "Asker ölümden korkmaz".

  CENAZE                                                   

Hindistan'a, kaplan avına giden John'un ailesine gelen telgrafta şunlar yazılıydı:

"John, avda öldü. Cenazesi ayın 17'inde Londra'da olacak."

Ayın 17'sinde John'un ailesine kafes içinde büyük bir Bengal kaplanı geldi. Bunun üzerine aile, Hindistan'a telgraf çekti:

"Kaplanı aldık. John'un cenazesini bekliyoruz."

Cevap geldi:

"John'un cenazesi kaplanın karnında."

 ÇOCUK MOCUK                                            

Adanalı İsmail Safa Beye dostlarından biri sormuş:

- Adanalılar neden hep çatal matal, bacak macak diye konuşurlar?

- Öyle söyleyenler çocuk mocuktur!

  ENAYİ                                               

Bir yığın sebze yüklenmiş el arabasını kan ter içinde yokuş yukarı çıkarmaya çabalayan manav çırağına acıdı, yardım etti. Güç bela yokuşun başına geldiler. Geniş bir soluk alarak sordu:

- Oğlum, tek başına bu kadar yükü taşıyamayacağını ustana söylemedin mi?

- Söyledim ama...

- Öyleyse niye taşıttı?

- "Sana yardım edecek bir enayi bulunur" dedi

 

 EŞEK BOYAMAK                                          

Kayseri'ye yeni gelen yabancı, ayakkabısını boyatırken boyacıya takılmış:
- Siz Kayserililer eşeği boyayıp babanıza satar mısınız. Nasıl yapılır bu is?
Boyacı, fırça sallamayı sürdürerek:
- İşte, demiş, eşeği böyle boyarız!

 

HAP                                                      

Bir adam uçağıyla Afrika'nın üzerinde gezerken birden uçağı arızalanır ve ormanlık bir alana düşer. Üstüne üstlük bir afrika kabilesinin ona doğru yaklaştığını görür. Adam içinden "İste şimdi hapı yuttuk" der. O anda düşüncesinde Nur yüzlü dedenin sesini duyar.
- Hayır evladım henüz hapı yutmadın.
- Peki ne yapmam gerek ?
- Şuradaki mızrağı görüyormusun? - Evet.
- Al onu öndeki renkli giysili adamın tam kalbine batır.
Adam mızrağı alır ve adamın tam kalbine batırır.
-Evladım işte şimdi hapı yuttun.

 İSİM                                                           

Adamın biri birgün yolda giderken bir çocuk görür ve çocuğu çok sevimli bulur çocuğa senin adın ne der çocuk tam söyleyeceği sırada dur ben tahmin edeyim der ama baş harfini söyle der çocuk -y der adam başlar saymaya -yasin çocuk başını sallar -yusuf çocuk gene başını sallar adam y ile başlayan tüm isimleri sayar çocuk her seferinde başını sallar adam iyice sinir olur kız isimleride saymaya başlar çocuk gene başını sallar adam en sonunda bilemedim ne lan senin ismin der çocuk -yamazan der

 KIRK YILLIK SİRKE                                        

                 Bir dostu, Hoca'ya sormuş:

               - Sende kırk yıllık sirke varmış?

                  - Var .

               - Biraz versene. İlaç yapacağım.

               - Yoo... Her isteyene verseydim kırk yıldır durur muydu?

 KUŞ SANMIŞ                                         

Saf köylü, kente iş için gelmiş. Bir evin penceresinde gördüğü papağanın renk renk tüylerine hayran oluyor.

- Allahım... Ne güzel yaratıklar var...
Tam o sırada papağan konuşmaya başlıyor:
- Ne bakıyorsun?
Köylü, neye uğradığını şaşırıyor:
- Kusura bakma hemşehrim. Seni kuş sandım da...

 

Bugün 2 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol